Büyülü Fas Kızıl Şehir Marakeş


Kızıl şehir Marakeş - 20 Ekim 2009

Marekeş’te serin bir hava ve kiremit rengi binaların süslediği kızıl şehirle karşılaştık. Medina adı verilen eski şehirin “Souk” denilen daracık kıvrımlı sokakları ile yeni şehirin alt yapısı, geniş bulvarları ve modern binaları tam bir tezat.

Başlarken

Sevgili Yeni Asır okurları, sizlerle ilk defa 1995 yılında, Çin Halk Cumhuriyeti’ni, Geleneksel Çin Tıbbı ve Akupuntur tedavisini ve de Çin’deki sosyal yaşamı anlattığım 14 gün süreyle gazetenizde yayınlanan “Işık Doğu’dan Gelir” isimli yazı dizisiyle tanışmıştık.

Aradan geçen bunca zaman zarfında gerek eğitim, konferans, seminer ve gerekse gezi amacıyla 27 değişik ülkeye seyahat ettim. Bunlardan bazılarını yine sizlerle paylaştım. Bunların içinde beni en çok hayrete düşüren, hayal kırıklığı yaratan Müslüman bir ülke olan Mısır’a 1999 yılında yaptığım gezi oldu.

Çünkü ben Mısır’ı Müslüman Arap ülkeleri içinde daha gelişmiş, daha modern bir ülke olarak düşünüyordum. Oradaki pisliği, sefaleti, yoksulla zengin arasındaki düz bir çizgiyle ayrılan korkunç yaşam farkını, Aswan, Luxor taraflarındaki adeta ortaçağ yaşantısını andıran görüntüleri unutamadım.

Gittiğim ülkelerdeki Müslümanların yaşadığı bölgelerdeki o ülkeye göre daha yoksul ve olumsuz görüntüler beni hep çok üzdü.

Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki (BAE) Abu Dabi’nin petrol zenginliğini ve henüz görmediğim Endonezya, Malezya gibi Müslüman ülkeleri bir tarafa koyacak olursak genelde Müslüman ülkelerin ekonomik ve sosyal geri kalmışlığı bendeki ‘neden’ sorusunu hep sordurttu.

Yüzde 99′u Müslüman bir ülke olan Fas’a yaptığım bu geziyle ilgili anılarımı işte bu yüzden kaleme alıp sizlerle paylaşmak ve bu ülkelere göre daha iyi koşullarda olan Türkiye’mize, demokrasimize, Laik Cumhuriyet’imize, büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’e, ilke ve devrimlerine daha çok sahip çıkmamız için yazdım.

Demokrasimize, Laik Cumhuriyetimize sahip çıkarken, dinimize, gelenek, göreneklerimize, bizi biz yapan özelliklerimize de sahip çıkalım diye yazdım.

Global gelişmiş dünyada hak ettiğimiz yeri almak için dejenere olmuş bir küçük Amerika, küçük Avrupa olmak veya çağın gerisinde kalmış yoksul, siyasal İslam’ın pençesindeki zavallı bir Müslüman ülkesi olmak hayali yerine, binlerce yıllık köklü geçmişimize, tarihimize sahip çıkan, Türk ve Müslüman olma özelliklerini kaybetmeyen uygar, gelişmiş bir toplum ve Türkiye olalım diye yazdım.

İzmir’den sabaha karşı 04.45′de havalandıktan 4 saat 45 dakika sonra Fas’ın orta kesminde Atlas dağlarının eteklerinde kurulu büyülü şehir Marakeş’te idik. Marekeş’te serin bir hava ve kiremit rengi binaların süslediği kızıl bir şehirle karşılaştık.

Medina adı verilen eski şehirin “Souk” denilen daracık kıvrımlı sokakları ile yeni şehirin alt yapısı, geniş bulvarları ve modern binaları tam bir tezat teşkil ediyordu. Bu tezatlık yoksullukla zenginlik olarak insanlara ve onların yaşantılarına belirgin şekilde yansımıştı. Souk’lar ve DJAMAA EL FNA (Kıyamet Meydanı veya Sonsuzluk Meydanı) meydanındaki görüntüler yoksulluğun içler acısı halini gözler önüne seriyordu.

Eğer renk ve büyülü bir atmosfer görmek istiyorsanız El Fna meydanı bunu sizlere fazlasıyla sunuyor. Bu meydan gündüzleri yılan ve maymun oynatıcılarının, geleneksel dansçıların, fal bakıcılarının ve hikaye, masal anlatıcılarının yeri… Havanın kararmaya başlamasıyla birlikte meydanı, seyyar tezgahlarda yemek servisi yapan lokantalar dolduruyor. Gündüzleri çerezciler ve taze portakal suyu satan tezgahların yanında bu kez seyyar lokantalardan oluşan meydanı, yemek kokuları, etlerden çıkan dumanlar ve cızıltılarla birlikte bir sis tabakası kaplıyor. Bol baharatlı Fas yemekleri sizi ziyafete çağırıyor.

Fas’ta hemen her şehirde Medina denilen bir eski şehir ve bu eski şehrin souk denilen dar ve kıvrımlı sokakları var. buraları bir alışveriş ve yaşam alanı ki bu Medina’lar toprak surlarla çevrili. ‘Souk’lar da gün boyu birbirine sürtünerek yürünebilen yollar, iftar vaktiyle birlikte tamamen boşalıyordu. Yüzde 99′u Müslüman olan ülkede oruç tutmayan hemen hiç yoktu ve fakir halkın iftar yemeği çoğu kez sıcak bir kap çorba ve hurma idi.

Fotoğrafının çekilmesinden hoşlanmayan halktan bazıları para karşılığı fotoğraflarının çekilmesine izin veriyordu. Maymun ve yılan oynatıcılarının fotoğrafını ise para ödemeden asla çekemezsiniz.

Her şey açıkta toz, toprak, sinek içinde satılıyor. Satıcılar asla peşinizi bırakmıyor. 400 Dıt (Dırhem) istenen bir şeyi 50 dırheme almanız mümkün asla güven vermiyorlar. Aklımda bizim turizm beldelerimizdeki aynı tavır içindeki bazı satıcılar geldi ister, istemez.

Chez Ali şov

Fas’a geldiğimizden beri bizi kendi kültürlerinin ve yemeklerinin sarhoşu yaptılar. Her yerde kendi değerlerini sunuyorlar müziklerini dinletiyorlar, yemeklerini yediriyorlar. Zaten bizler yabancı bir ülkeye ne için gideriz o ülkeyi herşeyi ile yaşamak tanımak, sevmesek bile yemeklerini yiyip tatmak için değil mi? Onlar da bunu yaptılar bize. Biz de ülkemize gelen yabancılara kendi gelenek görenek ve kültürümüzü anlatmalıyız, kendi yemeğimizi yedirip, müziğimizi dinletmeliyiz.

Kızıl şehir Marekeş’in Medina ve souklarındaki (eski şehir) pis ve yoksul görüntülerden sonra, geniş asfalt bulvarları, yeşillendirilmiş alanları, yeni modern bina ve villalarıyla yeni şehir hayranlık uyandırıyor fakat renk hiç değişmiyor. Kızıl, kıpkızıl bir Marekeş Avrupalı zenginlerin son yıllardaki gözdesi büyülü Marekeş.

Bahia sarayı 16. yüzyılda zamanın kralının en güzel karısı Bahia için yaptırılmış ve kral tarafından sedir ağacı süslemeleriyle bezenmiş. 11. yüzyılda yapılmış kule şeklindeki yüksek minaresi şehrin çoğu yerinden görülen Koutobia camiisinde 10 bin kişi namaz kılabiliyor.

Eski şehirleri çevreleyen surlarda dikkati çeken özellik, topraktan yapılmış olmaları ve hava alması için delikli yapılışlarıydı. 1 milyon 200 bin nüfuslu Marekeş’te souklarda yaşayan nüfus 200 bindi. Yani 200 000 yoksul insan.

Dr. A. Tayfur Yağcı

Kaynak: Yeni Asır