Kışkırtıcı Cote DAzur Nice


SARMAŞIK

Baştan çıkaran bir güzel, Cote DAzur

Giriş tarihi : 18.10.2010, Pazartesi 15:31 Güncelleme : 16:01

Monaco, Monte Carlo, Nice, Cannes gibi turizmin simgesi olmuş kentlerin sıralandığı bir sahil şeridi...

KIŞKIRTICI COTE DAZUR VE ROMANTİK İTALYA / DR. TAYFUR YAĞCI

Cote DAzur; Fransanın Menton şehrinden başlayıp, Monaco, Monte Carlo, Nice ve Cannesdan geçip St. Tropeze kadar uzanan muhteşem bir sahil şerididir. Hem kışkırtıcı hem de çok özel...

Fransız Rivierası da denilen Cote DAzur sırtını dağlara yaslamış, kollarını Akdenize açmış, davetkar, baştan çıkarıcı bir güzel... Sırasıyla Menton, Monaco, Monte Carlo, Nice, Antibes ve Cannes, her biri sarışın, esmer, kumral, melez, kızıl birer dişi afet gibi başdöndürücü güzellikleri ve çekicilikleri ile etkiliyor ziyaretçisini... Yolda ilerlerken hemen solumuzda köyler, kasabalar, masmavi deniz, sağımızda dağlar, tepeler, yemyeşil ormanlar sıralanır...

ART ARDA TÜNELLER

Bolognadan Nice kadar yol boyunca 150-500-700 metre uzunluğunda onlarca tünel yine onlarca metre yükseklikte viyadükler üzerinde onlarca köprüden geçtik. Haritada düz bir çizgi çekmişler, önlerine çıkan dağları tünellerle, vadileri viyadüklerle aşmışlar. İnsanı çeken, rahatlatan, huzur veren bir doğada otoyollar yapmışlar. Sadece Cenova-Nice arasında 90 tane yüzlerce metre uzunluğunda tünel ve bir o kadar da onlarca metre yüksekliğinde viyadük var. Aklıma açılışı yıllar süren ve büyük törenlerle açılan Karşıyaka Tünelleri geldi. Daha önceki seyehatlerimde, İtalyada yaptığım tren yolculuklarında da tüm engeller, tüneller ve viyadüklerle ortadan kaldırılmıştı. İnsan gelişmiş ülkelere yaptığı seyehatlerde, yaşadığı ülkesine daha farklı bakabilmeyi öğreniyor ve ülkesiyle ilgili beklentiler artıyor, çıtasını yükseltiyor, vizyonu değişiyor ve de eleştirinin dozunu yükseltiyor.

Neden, neden, neden diye öfkeleniyor. Keşke bizim yöneticilerimizde bu farklılıkları görebilse özellikler belediye başkanlarımız, şehirlerimizi güzelleştirme, eski, tarihi dokuları koruyabilme konusunda hassas olabilse, yaşadığımız şehirleri beton yığını olmaktan koruyabilse...

NİCE BİR BAŞKA

Kilometrelerce uzunluğunda bir sahil şeridi, bir tarafında denize giren, güneşlenen, kumların üzerinde sere serpe yatan veya salına salına yürüyen bikinili güzeller, diğer tarafta ise tarihi binaları, saraylar, villalar, parklar, bahçeler, palmiyeler, sanat eseri heykeller, işte tarih, kültür, zenginlik ve üst düzey tatil beldesi Nice.

950 bin nüfusuyla Fransanın beşinci büyük kenti. Bundan 2600 yıl önce Foçadan yola çıkıp Marsilyayı kuran göçmenler, Nicein de kurucusu olmuşlar. Yunan Zafer Tanrıçası Nike da ona adını vermiş.

Kış aylarında ılıman iklimi, yazın yakıcı güneşi, Akdenizin pırıl pırıl serin mavi suları. Kuzey Avrupalı ve İngiliz aristokrat aileleri kendine çekmeyi başlamış 18inci yüzyılın sonlarında.

Yani, Nice 250 yıl öncesinden bir üst düzey tatil beldesine dönüşmeye başlamış. Bu gelişme 1nci ve 2nci dünya savaşlarında duraksasa da daha sonraki yıllarda buraya yerleşenlerin sayısı hızla artarak yapılan saray, malikane ve villalarla şehrin kaderi ve çehresi değişmiş.

PROMENADE DES ANGLAIS

"Promenade des Anglais" denilen kilometrelerce uzunluğundaki sahil şeridi, bir zamanlar İngiliz soyluların şıklık yarışı yaptıkları bir yürüyüş alanı iken, şimdilerde özellikle akşamüstü saatlerinde yürüyen, oturup dinlenen, etrafı seyreden yerli ve yabancı turistlerle doluyor.

Uçaklar, sık sık Melekler Körfezinin masmavi, serin sularının üzerinden süzülerek şehrin sonunda, deniz kenarındaki havaalanına iniyor.

Havaalanı boyunca, otobüsümüzle yol alırken ben 130 tane özel küçük jet uçağı saydım ve yorulup saymayı bıraktım. Söyler misiniz bana Niceten 4 kat büyük olan İzmir havaalanında 5 taneden fazla özel jet uçağını hiç birlikte gördünüz mü, ben görmedim. Özel jetleri ile dünyanın dört bir yanından gelen, süper zenginler buradaki malikanelerinde tatil yapıp, onlarca yat limanlarındaki binlerce süper lüks büyük yatlarına atlayıp Akdenizin serin mavi sularına açılıyorlar.

Araştırıp, öğrendim ki Fransanın 227 bin, İtalyanın 128 bin yat limanı kapasitesi var. Akdeniz bölgesi ülkelerinde 750 civarındaki yat limanının 350 bin adet yat bağlama kapasitesi bulunurken, Türkiyenin yat limanlarında yat bağlama kapasitesi sadece ve sadece 15 bin adet. Neden güzel İzmirimizin körfezi, Nice, Monaco, Monte Carlo, Cannes sahilleri gibi yat limanı ve yatlarla renklenmesin?

HOTEL NEGRESCO

Nice sahilinde dolaşırken değişik mimarisiyle dikkati çeken bir otel Negresco... Bir roman göçmen tarafından 1913 yılında, tanıdığı birçok ünlü kişiyi konuk etmek amacıyla yapılan bir saray otel burası şimdilerde ise Nicein adeta sembolü... Burası aynı zamanda Alaattin Çakıcının yakalandığı otel. Fransız polisi Çakıcıyı yakalamak için büyük bir operasyon düzenlenmiş.

Otelin etrafı çok sayıda polis otoları ile sarılmış ve havadan polis helikopteri de operasyona katılmış. Nicede olaya tanık olanlar burada bir film çekildiğini zannetmişler. Nice şehrinin en hareketli mekanlarından birisi de Cours Saleya; çok sayıda kafe ve restoran özellikle akşam saatlerinde canlı, neşeli kalabalıkları ağırlıyor burada.

Ayrıca sokak ressamları ve Afrikalı göstericiler hoşça vakit geçirtiyor konuklara. Bizde güzel bir akşam yemeği yedik arkadaşlarımla burada tabii ki Fransız şarabıyla birlikte.

Nice sahilinden içeriye doğru uzanan Avenue des Phocensde (Foçalılar Caddesi) bir süre yürüdükten sonra kentin gerçek merkezi Massena Meydanı çıkıyor karşımıza.

Bilinen lüks mağazalar, alış veriş merkezleri ve kültürel mekanlar bu meydanın etrafında toplanmış.

SAINT NICHOLAS

Fransanın bu en güneşli kentinde dolaşırken birden, acaba Moskovadaki kızıl meydana mı geldik dedirten bir yapı çıkıyor karşınıza.

Soğan şeklindeki renkli kubbeleriyle adeta Rusyayı Nice kentinin tam ortasına taşıyan bu Ortodoks katedrali 19. Yüzyılda soğuk Rusyadan buraya gelen Rus soylularının ibadet etmesi için yapılmış.

Büyük bir üniversitenin olduğu Nice kenti, bakımlı tertemiz, caddeleri, şık dar ara sokakları, sahili ve deniziyle birlikte aynı zamanda kültür ve sanat merkezi olma özelliğine sahip bir şehir ama ben sizlere hayran olduğum bir sanat köyünden bahsetmek istiyorum.

YARIN: SANATIN YÜZÜ GÜLÜYOR

Dr. A. Tayfur Yağcı

Manisanın Alaşehir ilçesinde doğdu. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Mezunudur. Akupunktur üst eğitimi için 1995 Yılında Çin Halk Cumhuriyetine gitti.Çinde pekinde uluslar arası akupunktur eğitim merkezine bağlı hastanelerde çalıştı. İzmirin kardeş şehri Tianjinde geleneksel Çin tıbbi ve Akupunktur Üniversitesi 1000 yataklı Eğitim Hastanesinde çalıştı. Buradaki başarılı çalışmalarından dolayı ilk defa bir yabancı hekime verilen "Altın Anahtar" ile ödüllendirildi. Mezoterapi ve medikal estetik tıbbi tedavisi eğitimi 1996 da Fransada Pariste tamamladı. Türkiyede bu eğitimi alan ilk 5 hekimden biridir ve İzmirde yıllarca tek hekim olarak çalışmıştır.

Klasik Homeopati eğitimi almıştır. Ve bu konuda Türkiyenin sertifikalı ilk homeopat larından dır. İGNH, uluslar arası Huneke ye göre bilimsel Nöralterapi ve Regülasyon Derneği üyesidir ve eğitimini bu prensipler içerisinde almıştır. Yorktest izmir Bölgesi Yetikli Uygulayacısıdır. Ulusal ve uluslar arası kongrelerde yayınlanmış çok sayıda bildirisi vardır. Mesleğiyle ilgili çok sayıda derneğin üyesi ve kurucu üyesidir. T.C. Sağlık bakanlığı Akapunktur Tedavisi Uygulama Yetki Belgesi ve Medikal Estetik Uygulama Yetki Belgesi sahibidir.

Dr. A. Tayfur YAĞCI : 1995 yılından beri kongre seminer sempozyum kurs eğitim ve gezi amacıyla yaptığı yurt dışı seyahatlerinde gezip görüp yaşadıklarını ve yolculuk anılarını Yeni Asır gazetesinde yazı dizisi şeklinde yazarak okuyucularıyla paylaşmaktadır. Su gurubu üyesi ressam olan Dr. A. Tayfur YAĞCI uluslararası bilimsel seçici kurul tarafından dünyanın 3 büyük bienalinden birisi olan Floransa Bienalin e davet edilmiş ve 5-13 Aralık 2009 tarihinde obesite konulu 3 eseri ile Bienale katılarak Türkiyeyi temsil etmiştir.