La Dolce Vita İtalya Muhteşem Roma


SARMAŞIK

Açık hava müzesi muhteşem ROMA

Floransanın görkemli Piazza Della Signoriası, Venedikın muhteşem bazilikası, Dükler sarayının Piazza San Marcosu, Milanonun ünlü Duomo Katedralinin önündeki Piazza Del Duomosu ve Romanın Piazza Del Popolosı mimar ve heykeltraşların büyük dev atölyeleriymiş gibi hayranlık uyandırıyor.

La Dolce Vita Tatlı Hayat İTALYA / Dr. A. TAYFUR YAĞCI

Alp sıradağlarından, Sicilyaya kadar atını her an şaha kaldırmaya hazır bir çizme gibi uzanan İtalya, mimarların ve heykeltraşların bir ülkeyi nasıl büyüleyici ve görkemli bir hale getirebildiğinin eşsiz bir örneğidir. Tıpkı açık hava müzesi Muhteşem Romada olduğu gibi.

Katedraller, müzeler, palazzolar ve piazzalar birbiriyle uyum içinde konuklarını karşılıyorlar bu ülkede.

Floransanın görkemli Piazza Della Signoriası, Venedikın muhteşem bazilikası, Dükler sarayının ve beşyüz yıllık saat kulesinin bulunduğu Piazza San Marcosu Sienanın hayranlık uyandıran Piazza Del Camposu, Milanonun ünlü Duomo Katedralinin önündeki Piazza Del Duomosu ve Romanın Piazza Del Popolosı, Piazza Navonası, Piazza Di Spagnası (İspanyol Merdivenleri) Palazzo Del Quirıhalesi (Papalık Konutu) Piazza Veneziası, Palazzo Nuovosu ve Palazzo Senatoriosu v.s mimar ve heykeltraşların sanki büyük dev atölyeleriymiş gibi hayranlık uyandırıyor.

HIZLI TRENLE SEYAHAT

İtalyaya ve Romaya 12 yıl önce Ağustos ayında gelmiştim ve Floransa Venedik ve Napoli de dahil olmak üzere İtalyandan çok yabancı turistlerin varlığı dikkatimi çekmişti. Meğer İtalyanların deyimleriyle Ağustosta İtalya "Kedilere ve delilere" kalırmış. Çünkü rahatına ve tatlı hayata "La Dolce Vita" düşkün İtalyanlar, bu dönemde tatile çıkarlarmış ama görünen o ki Aralık ayında bile Roma turist kaynıyordu.

Floransadan Romaya (300 km) hızlı trenle 1 saat 40 dakikada gittik. 1 saat 15 dakikada geri döndük ve bilet ücreti olarak gidiş-dönüş 94 Euro ödedim. Evet ucuz bir rakam değildi ama saatte 300 km hız yapan modern ve kısa tren yolculuğunun bir bedeli vardı. Floransa-Roma hattında tren hiç durmadan onlarca kilometre uzunlukta tünellerden köprülerden geçerek (İzmirde sadece 3 km uzunluğundaki Karşıyaka tünellerinin yıllar süren yapımı geldi aklıma bir de görkemli törenlerle açılışı) harika yemyeşil doğayı seyrederek, kahvemi içerek, kitabımı okuyarak yaptım bu yolculuğu. Zaman zaman otoyollarla paralel yaptığımız yolculukta, otoyoldaki araçların anında gözden kaybolup geride kaldığını gözlemledim. Bir de bizim trenlerimizin sürati geldi aklıma. İtalya, ülkesini demirağlarla örmüş, hele Kuzey İtalyada demiryolları sanki metro hatları gibi.

Roma içinde önerim elinizde harita, ayağınızın nereye bastığını bilerek, süprizlerle karşılaşmanın heyecanını yaşayarak, ayağınızın götürdüğü yerlere gidin ama sokak kafelerinde kahve (benim tercihim genelde Türk kahvesine benzediği için espreso idi) ve Tiramisu, kek molaları vererek, meydanların, insanların ve şehrin nabzını tutarak yaşayın bu şehirde. Önerim Piazza de Popoloda Romanın ünlü mekanı Caffe Rosatide bir mola verip etrafı seyretmeniz. Zaten burası Treviso Çeşmesi, İspanyol Meyhaneleri turundan sonra yorgunluk atmak üzere kahve molası için de çok harika bir yer. İtalyanların deyimiyle "Dolce far niente" boş oturmanın tatlı hazzını yaşayın bu ülkede.

ROMA VE İSTANBUL

Romayı, kıvrıla kıvrıla akan Tiber nehrinin iki yakasında 7 tepe üzerine kurulmuş antik eserlerin, Vatikan ve yüzlerce kilisenin bulunduğu müzeleri, modanın kalbinin attığı butik ve mağazaları, kafeleriyle ve trafik sıkışıklığı ile tıpkı dünya harikası boğazı ve 7 tepe üzerine kurulmuş İstanbulumuza çok benzettim. Bu dünya mirası şehrimize hakettiği özeni göstermediğimize karar verdim. Halbuki İstanbul, Türkiyenin de önüne geçmiş bir şehrimiz. Bazı seyahat ettiğim ülkelerde Türkiyeyi hatırlamakta zorlanan insanlara İstanbul dediğim zaman ne kadar heyecanlandıklarına tanık olmuşumdur.

Floransa sakin, düzenli yaşamı ve rahatlığı ile İzmiri hatırlattı bana sevimsiz Milanoyu ise Ankaraya benzettim nedense biz İzmirliler Ankarayı pek sevmeyiz soğuk gelir bizlere tıpkı Milanoda hissettiklerim gibi. Umarım bu benzetmem Milanoda yaşayan ve evlerine sofralarına konuk olduğum sevgili dostlarım Sedef ve Luigiyi üzmemiştir, onlar çok sıcak, içten ve candan, soğuk olan sadece Milano.

COLOSSEUM

Roma deyince hemen hemen çoğu kişinin aklına Aşk çeşmesi, İspanyol Merdivenleri ve ünlü Colosseum gelir.

Romanın ölümsüzlüğünün en büyük simgesi Colosseumdur. Şehir merkezinde yolculuk yaparken aniden karşımıza çıkan kanlı gladyatör dövüşlerine sahne olan bu eşsiz eser, sizi adeta bir mıknatıs gibi kendine çeker. 4 katlı, 50 bin kişilik gladyatörlerin bu kanlı sirkine, halk ve aristokratlar kan görmeye gelirlermiş. Aç bırakılarak kızdırılan ayılar, aslanlar ve diğer vahşi hayvanlar arenada dövüştürülür yada mahkumların üstüne salınırmış. Daha sonraları profesyonel dövüşçü olan köleler kalabalık ateşli seyircilerin önünde dövüştürülmüş bu görkemli arenada.