Louvre Müzesi ve Mona Lisa


Pariste aşk başkadır / Dr. Tayfur Yağcı (2)

Ressamlar sokağına giren bir daha çıkamaz

Pariste Montmartre sanata aşkın yaşandığı yerdir. Bu bölgenin atmosferi, daracık, dolambaçlı yolları, sevimli kafeleri ve eserlerini sergileyen, resim yapan ressamları, sizi sanatın kucağına sürükler...

PARİSTE AŞK BAŞKA MI ?

Aşk, kimyasal bir vurgundur. Ancak bunu aşkı yaşayan, aşk acısı ve ayrılık acısını yaşayanlar bilir. Vücutlarında bu kimyasal değişimi hisseden, vücutlarının kimyası bozulan ve bu vurgunu birlikte yaşayan çiftler için Pariste de İstanbulda da Romada da Pekinde de Fasın Sahra Çölünde de hatta dört duvar arasında bile aşk başkadır; fırtınalı, güzel ve coşkulu yaşanır.

Aşıklar için nereye olursa olsun birlikte yaşanan seyahatler olsa olsa aşkın coşkusunu, gücünü artırır, yok olan bir şeyi varetmez. Çünkü aşkın yeri, yurdu, yaşı, zamanı, mantığı yoktur.

Geldi mi vurur! Bir doktorun aşkı tarifi de böyle olur!

LOUVRE MÜZESİ VE MONA LISA

Pariste en eski, en yeni ve tabi ki en iyi ve muhteşem müzeleri gezmek mümkündür. Hele benim gibi resme meraklı bir ressamsanız seçenekleriniz o kadar çok ki ancak bunları gezip görmeye zamanınız yetmeyecektir.

Louvre Müzesi, dünyanın en büyük müzelerinden biridir. 1200lerde inşa edilen bina, daha sonraları restore edilerek saray olarak hizmet vermeye başladı. 1793 yılında müzeye dönüştürülen yapı, bugün onbinlerce insan tarafından ziyaret edilmektedir.

Ana girişi, 1980li yıllarda yapımı çok tartışılan Cam Piramittir. 173 bin sanat eserinin bulunduğu bu müzeyi gezmek günlerce sürebilir.

Bu benim müzeyi ikinci gezişimdi. Tabi ki müzenin en meşhur resmi, Leonardo da Vincinin Mona Lisa (La Jaconde) eserini tekrar tekrar seyrettim. İlk gördüğümde beni hayal kırıklığına uğratan bu resmin neden bu kadar ünlendiğini hala anlamış değilim. Müzedeki onlarca eşsiz, güzel ve büyük eser yanında, o kadar küçük ve gösterişsiz ki... Gülüşü ve elleri diyorlar, diğer resimlerde de o kadar güzel, anlamlı gülüş ve eller var ki ününü anlamak mümkün değil.

ARC DE TRIOMPHE VE CHAMPS ELYSEES

Napolyonun, gücün göstergesi olarak tasarladığı Zafer Takı, güneş ışınları gibi yayılan 12 bulvarın oluşturduğu yıldız şeklinin merkezindedir. 50 metre yüksekliğinde, 45 metre genişliğindedir ve Fransızların simgesi haline gelmiştir.

Şanzelize Bulvarı, Zafer Takından Concorde Meydanına uzanan 2 kilometre uzunluğunda, Parisin en görkemli bulvarıdır. Bulvarın her iki tarafı kestane ağaçları ile yemyeşil görünümdedir.

Şanzelize Bulvarı, günün her saatinde buraya gezmeye, eğlenmeye, alışverişe gelen yerli-yabancı turistlere her türlü olanağı sunan kafe, restoran, eğlence merkezleri (ünlü Lido gece kulübü bu caddededir) ve lüks, marka alışveriş merkezleriyle doludur. Lido gece kulübüne 8 yıl arayla tekrar gittim ama bu kez şovlar beni hiç etkilemedi. Halbuki dana öncekinde çok etkilenmiştim. 100 euro verip izlemeye değmez diye düşünüyorum ilk defa Parise gelecekler için.

LADY DIANA VE PARİS

Pariste, Sen Nehri kıyısındaki alt geçitte trafik kazasında hayatını kaybeden, İngilterenin müstakbel kraliçesi Lady Diana anısına, geçidin üstüne onun sarı saçlarını sembolize eden, sapsarı renkte bir metal meşale yapmış Fransızlar ve hala buraya bırakılan taze çiçek buketleri vardı anıtın önünde.

EYFEL KULESİ

Parisin dünyaca ünlü bu demir kulesini gece, masmavi bir ışık kulesi olarak görüntüledim sizler için. 1887-1889 yılları arasında Dünya Fuarı için inşa edilen kulenin yüksekliği tam 320 metredir.

Louvre Müzesi girişindeki Cam Piramit gibi Eyfel Kulesi de Parisin tarihi dokusuna uymadığı gerekçesiyle çok tartışılmıştır ama Paris deyince akla ilk gelen yapılar haline gelmekten alıkoyamamıştır onları bu tartışmalar.

Parise gelip de Eyfel Kulesine çıkmadan olmaz, ben de öyle yaptım. İkinci defa çıktım bu çelik kuleye ve Parisi bir kez daha tüm güzelliğiyle seyrettim.

Eyfel Kulesi, birçok çılgınlığa sahne olmuş. Buraya tırmanan dağcılar, kuleyi atlama platformu olarak kullanan paraşütçüler ve tepeden aşağıya kadar bisikletiyle inen bir gazeteci bunlardan bazılarıdır. En ilginci ise Parisli bir terzinin 1911 yılında, kendi tasarladığı bir pelerini kanat gibi kullanarak uçmaya çalışması ama büyük bir kitlenin önünde ölmesiydi. Yapılan otopside ise düşmeden önce kalp krizinden öldüğünün tespit edilmesiydi.

Eyfel Kulesi, her 4 senede bir 40 ton boya kullanılarak boyanmaktadır.

MONTMARTRE VE SACRE COEUR

Pariste Montmartre, benim en sevdiğim bölgelerden bir tanesi. Doktorluk mesleğimin yanında ben aynı zamanda amatör bir ressamım. Su Grubu üyesiyim ve Seba Uğurtan Sanat Atölyesinde çalışmalarıma devam ediyorum.

Benim beş eserim uluslararası bilimsel seçici kurul tarafından, dünyanın 3 büyük bienalinden birisi olan Floransa Bienalinde sergilenmeye değer bulundu ve 5-13 Aralık 2009 tarihinde İtalyaya davet edildim.

Onun için bu bölgenin atmosferi, daracık, dolambaçlı yolları, sevimli kafeleri ve eserlerini sergileyen, resim yapan ressamları ile beni hep etkilemiştir.

Montmartre, sanatın eş anlamlısı olarak değerlendirilmiştir hep Pariste. Montmartre Tepesinde Sacre Coeur Kilisesi, Fransa-Prusya Savaşının andından vatanseverliğin yeniden doğuşunu simgelemesi amacıyla dönemin iki önemli işadamı tarafından yaptırılmıştır ve Parise hakim bir tepede muhteşem bir Paris manzarası sunar bizlere.

Parisin önemli yapılarından biridir ve dünyanın en ağır çanlarından birini taşıyan Çan Kulesi, 83 metre yüksekliğindedir.

Güneşli bir Paris gününde gittiğimiz bu kilisenin önündeki çok basamaklı merdivenlerde oturan yüzlerce yerli-yabancı turist, müzik yapan grubu dinleyip Parisi seyrediyordu; biz de öyle yaptık.