Paris, İstanbul, İzmir


Pariste aşk başkadır / Dr. A. Tayfur Yağcı (3)

İzmire aşk ve sanat kenti olmak yakışır

İzmir, Türkiyenin en güleryüzlü, en modern, aydın fikirli kenti... Paris gibi sanat, kültür, kongreler ve aşşehri olmaması için hiçbir neden yok. Tek handikapı çarpık kentleşme...

Bugüne kadar 27 ülke ve onlarca şehir gezdim. Ne Paris ne de Amsterdam, Roma, Budapeşte, Pekin, Şanghay, Bangkok, Prag, Hong Kong, Kahire vs. hiçbir şehir bana İstanbulun verdiği güzelliği ve heyecanı veremedi. Bence İstanbul, çarpık kentleşmesi, yorucu trafiği ve diğer olumsuz özelliklerine rağmen bozamadığımız halleriyle dinamizm, moda, kültür, estetik, ticaret, kongreler şehri vs. özellikleri ve dünyanın en mükemmel doğa harikası boğazıyla dünyanın en heyecan verici şehri.

24-26 Ekimde The Marmara Otelinde yapılan ve benim de meniere hastalığının akupunkturla tedavisini bildiri olarak sunduğum, uluslararası katılımlı 5. Ulusal Akupunktur Kongresi dolayısıyla yine bu çok sevdiğim şehirdeydim. Her gidişimde beni tekrar tekrar şaşırtan İstanbulda kongre sonrası gecelerinde yeni ve inanılmaz güzel yerler keşfettim İstanbullu arkadaşlarım sayesinde. Bu şehirde inanılmaz bir büyü var.

Zaten hangi ülkeye gidersem gideyim Türk olduğumu söylediğimde karşımdakilerin ilk tepkilerinin İstanbulun ne kadar güzel olduğunu vurgulamalarına şahit oldum; Pariste bile!

AKDENİZİN İNCİSİ

Gelelim İzmire... İzmir, Akdenizin incisi mi gerçekten? Kendimizi kandırmayalım beyler, bayanlar! Allah bize inci gerdanlık gibi bir körfez vermiş ama biz önce körfezi çevreleyen sahil kenarlarındaki güzelim tek veya iki katlı evleri yıkarak başlamışız şehrimizi katletmeye (Kordonda Fransız, Alman, Yunan Konsolosluğu ve Atatürk Müzesi kalmış elimizde). Sonra tüm tepelerine gecekondu, deniz kenarlarına çok katlı apartmanları dikmişiz ve hala dikiyoruz. Alsancak Limanı karşısına yapılan gökdelenleri üzüntü ile izliyorum her sabah 09.40 vapuru ile Bostanlıdan Pasaporta gelirken. Hani Bayraklı Sahili ve Altınyol, gökdelenler bölgesi olarak belirlenmişti imar planında? Bu çirkinliğin ne işi var benim güzel İzmirimde? Zenginler gökdelenlerle, yoksullar gecekondularla İzmirimizi çirkinleştirmeye devam ediyor. Yeşil alanları ara ki bulasın! Biz seyretmeye devam ediyoruz bu katliamı ve bir hafta sonunda İzmire gelen misafirlerimizi ağırlayacak, gezdirecek yer bulamıyoruz şehrimizde. Çeşme, Kuşadası, Foçaya götürmek zorunda kalıyoruz. Bu mu Akdenizin incisi İzmir?

İzmirimiz Türkiyemizin en güleryüzlü, en modern, aydın fikirli,hümanist insanlarının yaşadığı, kızlarının güzellik ve çekiciliklerinin ünü bırakın Türkiyeyi yurtdışına bile yayılmış tarih ve deniz kokan bir şehirdir.

İzmirimizin Paris gibi bir sanat, kültür, kongreler ve aşşehri olmasiçin hepimiz elimizden geleni yapmal Çünkü olmamasiçin mümkün de Ne demiş ünlü şairimiz Cahit Külebi "İzmirin denizi kız, kızı deniz kokar, sokakları hem kız hem deniz kokar.Siz farklısınız güzel izmirimin güzel kızları. İçimizi ısıtan sıcaklığınız, havanız yeter.

DISNEYLAND KEYFİ

İçinizdeki çocuğu mu ortaya çıkarmak istiyorsunuz yoksa çocuklarınıza farklı bir dünyayı mı yaşatmak istiyorsunuz? Euro Disney, Parise yalnızca bir saat uzaklıkta sizi bekliyor.

Walt Disneyin ünlü kahramanları, Disneyland Therme Parkta yolunuzu gözlüyor. Pinokyo, Pamuk Prenses, Peter Pan gibi masal kahramanları ile karşılaşabilmek, Karayipli korsanların hazinelerinin korunduğu mağaralarda dolaşabilmek, hayaletler şatosunda gizem ve korkuyu yaşayabilmek ve uzal gemisi Space Mountain ile uzayın sonsuz derinliklerinde seyahat istiyorsanız eğer Parisin neresinde olursanız olun, atlayın metroya, Disneylanda giden hattın son istasyonunda inin ve sizi bekleyen RER trenine binip bu yapay dünyaya ulaşın.

Disneylandın hemen yanında çok geniş, güzel, yemyeşil golf sahaları yapmış Fransızlar ve bu çevrede çok sayıda yeni 5 yıldızlı oteller inşa edilmiş. Biz de Pariste son gecemizi burada, Holiday Inn Otelnde kalarak geçirdik ve Disneylandı gece de yaşamış olduk. Eğer burada farklı bir gece geçirmek istiyorsanız akşam yemeği için önerim "Rain Forest Cafe Restoran." Aniden bastıran yağmur ve beraberinde gök gürültüsü eşliğinde, maymun çığlıkları arasında tropikal ormanda yemeğinizi keyifle yiyebilirsiniz.

MEZOTERAPİ VE FRANSA

Söz konusu Fransa olunca, mezoterapinin ilk uygulayacısı Michele Pistor ve mezoterapiden bahsetmeden olmaz diye düşünüyorum.

Mezoterapi, 1952 yılından beri Fransada uygulanmakta olan bir tedavi yöntemidir. Selülit tedavisi, bölgesel incelme ve kontur düzeltmede çok başarılı bir tedavidir. Bu amaçla kullanılan ilaçlar cildin mezoderm tabakasına injekte edilerek selülit yüzde 70-90 oranında tedavi edilebilir. Kullanılan ilaçlar, Avrupa ülkelerinde ve ülkemizde ruhsatlı ve son derece güvenli ilaçlardır.

Fransada ve bütün dünyada binlerce hekim tarafından başarıyla uygulanan bir tedavi yöntemidir mezoterapi.

Mezoterapi eğitimini Pariste 1996 yılında almış ve bu konuda Türkiyenin ilk mezoterapistlerinden biri olarak Fransa ve Parisin hayatımda özel bir yeri vardır.

YEMEĞİYLE DE ÜNLÜ

Bizde bir söz vardır; "Yediğin içtiğin senin olsun, gördüklerini anlat" derler seyahatten dönene. Gördüklerimin çok azını paylaşabildim sizlerle. Yediklerimi ise hiç anlatmadım. Paris, modasıyla olduğu kadar yemekleriyle de ünlüdür. Soğuk et gibi şarküteri ürünleri (benim gibi domuz eti yememe konusunda kararlıysanız her yerde bunu satıcılara anlatmanız gerekir çünkü domuz eti çok tüketiliyor), kalın biftekleri (az pişmiş ve kanlı servis yapıyorlar, aman dikkat, ben yiyemem çünkü), soğan çorbası, çeşit çeşit sandviçleri, peynir ve şarabı, adım başı sokakta gördüğünüz krep satıcıları ve de kahvaltıda baget ekmeği, ünlü croissanti (krozant) ile Fransız mutfağını doyasıya tattım. Seyahatlerimde mümkün olduğunca o ülkenin geleneksel yemeklerini yerim, içerim, o ülkeyi her şeyiyle yaşarım.

Seyahatlerimden, bu kadar çok yiyip içmeme rağmen, ya aynı kiloda veya en fazla bir kilogram almış olarak dönerim. Çünkü çok yürürüm. Bir şehri ve ülkeyi ancak bu şekilde iyi tanıyabilirsiniz. Hem de formda kalmayı başarabilirsiniz.

Yüce Tanrım bana, "Yürü ya kulum" dedi herhalde. Ben de sağlığım elverdiği sürece yürüyeceğim ve zaman zaman da gördüklerimi, yaşadıklarımı sizlerle paylaşacağım. Bu duygularla sevgiyle kalın, sağlıkla kalın.