Rodosun Kalbi Eski Şehir


Unesco Dünya Kültür mirası listesindeki eski şehire hepsi birbirinden heybetli 11 giriş kapısından girebiliyorsunuz. Daha kapılardan adımınızı atar atmaz kendinizi orta çağın gizemli ve de ürkütücü sokaklarında farklı bir dünyada hissediyorsunuz

Rodos'un dar yemyeşil, beyaz badanalı evlerinin dizildiği sokaklarında dolaşırken birden karşınıza yüksek kale surları ile çevrili eski şehir (old town) çıkıyor. İri yumurta büyüklüğünde çakıl taşları ile döşenmiş sokakların, caddelerin sizi götürdüğü yer bazen, bir cami, saat kulesi, kütüphane, bazen bir kilise, müze bazen de ulu ağaçlar ile kaplı cafe, restoran ve hediyelik eşya satan dükkanların olduğu meydanlar olabiliyor. 

Şövalyelerin Hatırası

Fransız Şövalyeleri sokağının yüksek binaları arasında yürürken bir zamanlar buralarda, atlarının üstünde vücudu zırhlarla kaplı, ellerinde mızraklarıyla dolaşan şövalyeleri hayal etmek insanı farklı dünyalara götürüyor. Tapınak şövalyeleri tarafından inşa edilen kale surlarının içindeki bu Ortaçağ şehri çok iyi bir şekilde korunmuş. Limana demirleyen büyük yolcu gemilerinin yolcularının ilk gezdiği yerler burası, yani turistler tüm dünyada olduğu gibi öncelikle gittikleri ülkelerin bu şekilde tarihi, korunmuş yerlerine ilgi gösteriyorlar. Gökdelenler alışveriş merkezleri kimsenin umurunda değil onların ülkesinde çok var böylesi beton yığınları. 

Ayak Masajı

Old Town'ı gezerken yerlere döşenen yumurta iriliğinde düzgün oval taşların ayak tabanıma masaj ve uyarı etkisi yaptığını hissettim. Hohlakia denilen ve çimento ile yere sağlam bir şekilde monte edilen bu taşlar ayak akupunktur noktalarına o kadar güzel uyarı yapıyordu ki old town'ı dolaşırken hiç yorulmadığımı hissettim. 

El Yazması Eserler

Caminin yanındaki sokakta sandalyesinde oturan 86 yaşındaki Süleyman amca tüm sevecenliği ile size merhaba deyip anlatmaya başlıyor yaşantısını. Hemen arkasında harabe halindeki okuduğu okulu gösteriyor bize. Ahmet Ağa kütüphanesinin yemyeşil ağaçlı bahçesindeki bakımlı güzel Osmanlı evinde ailesiyle yaşayan Yusuf Bey, bu adada 3500 Türk'ün yaşadığını unutmasın Türkiye Cumhuriyet'i devleti diyor bana. Kütüphanede 2500 adet çoğu el yazması kitap bulunuyor. 

Osmanlı İzleri

Ara sokaklarda dolaşırken birden geniş bir meydanın ortasında şadırvanı etrafındaki dükkan, cafe ve restoranlarıyla Şadırvan Meydanı veya uzun bir caddenin tepesinde önce minaresi ile dikkati çeken Süleymaniye Cami, hemen yanında saat kulesi ve Ahmet Ağa Kütüphanesi sizlere buraları 400 yıl yönetmiş Osmanlı İmparatorluğunun izlerini gösteriyor. Kanuni Sultan Süleyman adayı fetih ettiğinde namaz kıldığı bu alanda bir cami yapılmasını emrediyor. 

Adada Yemek

Yunanistan'ın her yerinde kendinizi Türkiye'de gibi hissedersiniz, özellikle adalarda. İnsanlar ve yemekler birbirine o kadar çok benziyor ki. 400 yıl Osmanlı egemenliğinde kalmış bir ülkede tabii ki bu benzerlik kaçınılmaz. Adım başı, tavuk, et döneri ve kebap lokantası var. Dönere Gyros, Kebaba Souvlaki diyorlar. Musakka, cacık, köfte, çorba, çoban salatanın aynısı, yunan salatası, nohutlu kuzu etli ve etli, tavuklu sebze yemekleri, böreği, baklavası vs. kendinizi evde hissedebileceğiniz bir yer adalar ve Yunanistan. Yemekten sonra Yunan kahvesi=Türk kahvesi ise keyfinize keyif katıyor. Adada halen 3500 civarında Türk yaşıyor. Geleneksel Yunan yemekleri ilginizi çekiyorsa tertip komitesinin ilk akşam bizi yemeğe götürdüğü Rodos town'ın biraz dışında Poloniatisa Lokantasını yine hep birlikte gittiğimiz şehir merkezinde Girit mutfağı ağırlıklı yemekler yiyebileceğiniz Drosouliter Lokantasını kesinlikle öneririm. Akşamları yaz için çok seçenek var eğlenmek için. Fakat bu mevsimde daha çok şehir merkezindeki mekanlar açık. Limandaki yüzer restoran KONTİKİ şık ortamı, lezzetli yemekleri ve piyano eşliğinde güzel müzikleri ile önerebileceğim yerlerden biri. Yalnız hafif sallantı deniz tutanlar için dezavantaj olabilir.

DR. A. TAYFUR YAĞCI