TUNUS - El Jem


Rüya şehir el Jem

El Jem şehri, tek veya iki katlı, beyaz boyalı tipik Tunus evlerinden oluşan küçük bir şehrin ortasında, sanki patlamış atom bombasının dev mantarı gibi görünen kahverengi renkteki muazzam Colosseum'u ile rüya gibiydiTunus'ta bulunduğum süre içinde beni en çok şaşırtan, heyecanlandıran görüntülerden birisi, El Jem şehrindeki muhteşem görüntüsü ile antik Roma Colosseum'u oldu.Hammamet'ten güneye doğru ilk durağımız Kaioruan (Kayrevan) idi. Müslümanların kutsal kabul ettiği Kuzey Afrika'nın bu önemli merkezinden sonra, kilometrelerce uzanan zeytin ağaçları ile kaplı dümdüz ovada uzaktan, tek veya iki katlı beyaz boyalı tipik Tunus evlerinden oluşan küçük bir şehrin ortasında, sanki patlamış atom bombasının dev mantarı gibi kahverengi renkteki muazzam Colosseum'u ile EL JEM şehri rüya gibi görüntüsü ile karşıladı bizi. Kartaca uygarlığından etkilenmiş bir topluluk tarafından kurulan kent, o dönemdeki ismiyle Thysdrus (El Jem), büyük olasılıkla İÖ 45 yılında Roma imparatoru Julius Caesar'ın eski askerlerinin buraya yerleşmesini izleyen dönemde bir Roma kolonisine dönüşmüştür. Kuzey Afrika'daki en görkemli Roma anıtı olan Colosseum, Roma'daki Colosseum'un tıpa tıp benzeri olarak hepimizi çok şaşırttı. İtalya'dan kilometrelerce uzakta, denizaşırı bir ülke Tunus'ta 3. yüzyılda inşa edilen, İtalya'nın Roma ve Capua Colosseum'larından sonra üçüncü büyüklükte 30 bin seyirci kapasiteli (Roma 40 bin kapasiteli) bu muhteşem amfiteatr, o zamanki Thysdrus şehrinin adeta zenginliğinin bir göstergesi idi. Thysdrus, bugünkü El Jem'in dört katı büyüklüğünde zengin, ticari ve sosyal yönden çok canlı bir kent idi. Uzunluğu 147 metre, genişliği 122 metre olan Colosseum'un muhteşem büyüklükte ve elips şeklindeki görüntüsü büyüleyiciydi. Bir zamanlar,genellikle kölelerden ve suçlulardan seçilen gladyatörlerin dövüştüğü arenası 64 metre uzunluğu ve 38 metre genişliği ile sanki hala vahşi hayvan sesleri ile inliyormuşcasına ürkütücü idi. Arenanın ortasında başımı kaldırıp baktığımda 30 bin kendinden geçmiş çılgın seyircinin sanki bugün gibi, yaralanan gladyatörün yaşamasını isteyişini, mendillerini sallayarak ya da ölmesini istediklerini, başparmaklarını yere doğru çevirerek işaret ettiklerini görür gibi hissettim kendimi.Colosseum, Thysdrus'un düşüşünden sonra çeşitli kaynaklarca kale olarak kullanılmıştır. Osmanlı beyi, 1695 yılında hükümet karşıtı grupların yuvası olan amfiteatr'ın duvarlarını topa tutturmuştur. Bir yönünden yıkılan duvarların ardında ortaya çıkan yapının merdivenler, kemerler, tonozlar ve yer altı hücreleri gibi ayrıntıları görülmeye değerdir. Üst katlarına tırmandığım Colesseum'un pencerelerinden, değişik yönlerden baktığım El-Jem şehrinin tek veya iki katlı beyaz, bembeyaz badanalı binaları, mavi renk ağırlıklı, rengarenk kapı ve pencereleri, zeytin ağaçları ile dolu ovası ve de tarihi Roma Colesseum'u; çelişkinin yarattığı muhteşem bir güzellik ve karmaşık duygular yarattı bende, işte Tunus böylesi renkli bir ülke.Thysdrus (El Jem),Kuzey Afrika'da Kartaca şehrinden sonra ikinci Roma şehri.Bugünkü nüfusu 18 300 olan şehrin Colesseum'u 1979 yılında Dünya Kültür mirası olarak kabul edilmiş.Monthy Pyhton,The Life of Brian filmleri ve Oscar ödüllü Gladyatör filminin bazı sahneleri bu amfiteatr'da çekilmiş.MOZAİK MÜZESİCadde ve sokaklarında dolaştığım şehrin dükkanları boş, insanları ise kapı önlerinde sandalyelerinde ve kahvelerinde nane çayı veya filtre kahvelerini yudumlayarak vakit geçiriyordu. Arap Baharı ve yaşanan olaylar, bu yıl Tunus turizmine büyük bir darbe vurmuş. Ülkeye gelen turist sayısında ciddi azalma var. Ağır sanayi tesisleri ve fabrikaları olmayan ülkede, küçük işletmeler, özellikle zeytin, hurma ve üzüme, meyva ve sebzeye dayalı tarım bölgenin başlıca geçim kaynakları. Zeytin üretiminde Tunus dünyanın ilk 10 ülkesinden birisi ve zeytinyağı yemeklerde çok kullanılıyorŞehrin bir zamanlar sahip olduğu zenginlikleri belgeleyen devasa mozaikler ve heykeller ise şehrin hemen varoşlarında kurulu Mozaik Müzesi'nde sergileniyor. Müzeye girdiğimizde çok büyük salonlarda sergilenen muhteşem mozaiklere hepimiz hayran kaldık. Colesseum'dan sonra, mozaik müzesiyle El-Jem şehri ve Tunus bir kere daha bizi şaşırtmış ve hayran bırakmıştı.Mozaiklerde, deniz kabukları, kuşlar, tavus kuşları, yırtıcı, vahşi hayvanlar, aslanlar, kaplanlar çok güzel ve detaylı bir şekilde işlenmiş. Görülmeye değer bir mozaik müzesiydi.Tunus'ta dikkatimi çeken bir özellik de hemen her şehir, köy ve kasabada evlerin etrafının yüksek duvarlarla çevrili olması idi. Zengini, fakiri dış kapılarına özen göstermiş desenli ve rengarenk boyalı kapıların ve yüksek duvarların arkasında, mutaassıp, geleneksel aile yaşantılarını gözlerden uzak yaşıyorlardı.Tunus'ta muhakkak görülmesi gereken çöl ve safari turumuzu maalesef güvenlik nedeniyle yapamadık. Tunus, Hammamet, Sousse, Monastır, Kayrevan, Hawaria, Naebul şehirleri, Arap gelenek, görenek ve yaşam biçimiyle çok değişik duygular yaşattı hepimize.